dedi ki;

"yüreğimin pencereleri açık, çok üşüyorum be samet'im" dedim.

"açık kalsın efendim pencereler, bırak hayat içeri girsin" dedi...





.l

içsel bir hadise

is, keşmekeş ve buhranların arasından gelen ılık bir sesle;
İRKİLDİM.
"merhaba" dedi.

_sen... nekadar da uzun zaman oldu sesini duymayalı, nedir sesini
yüreğime düşüren?

"güzel bir paket olmuş, teşekkür ederim ama bunları yaptın diye herşeyin bir anda sihirli
bir el değmiş gibi düzeleceğini mi sanıyordun" -insan, hep bir mucize bekler hayattan, "bir anda" olmalı herşey,
bir anda başlar ilişki, bir anda sevişir insanlar ve bir anda olur tüm ayrılıklar-

_"herşeyi bir anda düzeltebilen bir sihirli el gördün mü ki hiç hayatında" dedim;
KIZDI.
-doğru daha çok kızdırıyor insanları, yalana konu olanın zaten hiç olmadığını bilmek huzur mu veriyor ne? ama doğru yüze vurulmuş bir şaplak gibi-

"ne istiyorsun" dedi öfkeli bir sesle; -öfkeli olmak yakışıyordu o'na, söylemesem de seviyordum yüzündeki kılcal nefreti-
_"sevişmek" dedim;
KIZDI.

_yanlış anlama, sevişmek dediysem eski Türk filmlerindeki anlamıyla söyledim..
sevmek, sevilmek.. -konuşurken açıklama yapma gereği hissetmeyi sevmiyorum, belki de öyle bir gerek yok, ben uyduruyorum-
SUSTU.

bir süre susuştuk, önce o konuşmadı, sonra ben cevap vermedim..

karanlıktı, açık bıraktığım pencereden esen rüzgarın etkisiyle
boyun ve omzumdaki ağrıyla;
UYANDIM.

"yine mi" dedim.
"yine mi düş gördüm.. sevmiyorum düş görmeyi, düş'ün aklı olsa "düştür git" diyeceğim ama ne çare."

yatağımdan kalkarken yerdeki bira şişesine takıldı ayağım, baş ağrımın sebebini anlayama başladım, yürüdüm
banyoya, aynanın karşısına geçtim, aynadan arkamdaki çamaşır makinasının üstüne takıldı gözüm, bir tişört,
koyu yeşil üzerine açık yeşil çizgiler döşenmiş ve üzerinde "7" numarası gözüken bir tişört. -insanlar numaralandırılmalı mı hep,
iyi bir insan için "10 numara adam" deriz mesela...-
o'nun hediyesiydi.. aynaya geri döndü gözlerim..

bedenim çıplak, birden sağ göğsümün üstüne takıldı gözüm, dikkatlice bakıyorum. kamaştırmama gerek yok, gördüm.
bir çizgi, büyükcene, vasati 15 cm. inanmakta zorlansam da vücudumdaki kırmızı lekelerin kan olduğunu anladım. yatağıma doğru baktım,
bıcak!
TİTREDİM.
nasıl yaptım ki ben bunu. bir bıçak, büyük bir çizik ve tendeki kan lekeleri..
KORKTUM! -korkum acı çekmekten değil, daha kötü şeyler de yapmış olabileceğim-
"mazoşist mi oldun sen" diye sordum kendime.
etrafa baktım, bira şişesine bir tekme attım, "bir daha içmeyeceğim" dedim. -peki bir daha acı çekmeyecek misin sanki?- suçlu bira değildi elbet;
KENDİME KIZDIM.

aklıma düşümdeki bütün yalan diyalogların yerine gerçek olanlar gelmekteydi. .. "komik olmuş..." evet evet, beni acı çekmeye iten cümle buydu
"KOMİK OLMUŞ yine de sağol okadar uğraşmışsın".. -illaki bir suçlu bulmak gerekli mi sanki, basit bir cümle bukadar derin izler bırakabilir mi hiç bünyede"
suyu açtım,
SOĞUK.
ancak soğuk bir duş ve sıcak bir kahve kendime getirebilir beni. suyun altına geçtim, küvete çöküp;
AĞLADIM.

Su tüm ihtişamıyla başımdan aşağı inerken , kendi dizelerim geldi aklıma;
"HAYATIN TADI KEKRE OLSA DA, ŞAİRİN DOĞASINDA VARDIR SAKİNLİK."
GÜLDÜM.

Yalan söylemişim; bir tek kendime sakin değilmişim.
ANLADIM.



.l